|
Kategori |
İngilizce |
Türkçe |
|
General |
|
1 |
Genel |
go in for f.
|
sınava girmek |
|
She goes in for the examination next month.
Önümüzdeki ay sınava girecek.
More Sentences
|
2 |
Genel |
go in for f.
|
katılmak |
|
She went in for the audition last week.
Geçen hafta ses sınavına katıldı.
More Sentences
|
3 |
Genel |
put in for f.
|
başvurmak |
|
Tom put in for a raise.
Tom zam için başvurdu.
More Sentences
|
4 |
Genel |
go in for f.
|
ilgilenmek |
|
My brother doesn't go in for sports.
Kardeşim sporla ilgilenmez.
More Sentences
|
5 |
Genel |
come in for f.
|
maruz kalmak |
|
The Kyoto Protocol has come in for heavy criticism and will continue to do so.
Kyoto Protokolü ağır eleştirilere maruz kalmıştır ve kalmaya da devam edecektir.
More Sentences
|
6 |
Genel |
in order (for) zf.
|
(bir şeyin) olabilmesi için |
|
Finally, in order for this work to be a success, the Commission must not be left alone.
Son olarak bu çalışmanın başarılı olabilmesi için Komisyon'un yalnız bırakılmaması gerekmektedir.
More Sentences
|
7 |
Genel |
in exchange for ed.
|
karşılığında |
|
He gave me an orange in exchange for a piece of cake.
Bir parça kek karşılığında bana bir portakal verdi.
More Sentences
|
8 |
Genel |
in line for ed.
|
için sırada |
|
You are the next in line for promotion.
Terfi için sırada sen varsın.
More Sentences
|
9 |
Genel |
in order for bağ.
|
için |
|
However, some fine-tuning is required in order for Turkey to be in full compliance with the Community standards.
Ancak, Türkiye'nin Topluluk standartlarıyla tam uyum içinde olması için bir miktar ince ayar yapılmasına ihtiyaç vardır.
More Sentences
|
Phrasals |
|
10 |
Öbek Fiiller |
fill in (for someone or something) f.
|
(birinin/bir şeyin) yerini doldurmak |
|
Once again, I want to thank Parliament for allowing me to fill in for my colleague.
Meslektaşımın yerini doldurmama izin verdiği için Parlamento'ya bir kez daha teşekkür etmek istiyorum.
More Sentences
|
11 |
Öbek Fiiller |
stand in for (someone or something) f.
|
(birine/bir şeye) vekalet etmek |
|
It is therefore a pleasure to stand in for him today.
Bu nedenle bugün onun yerine vekalet etmekten memnuniyet duyuyorum.
More Sentences
|
General |
|
12 |
Genel |
gift or money for poor guests in ottoman empire i.
|
diş kirası |
|
13 |
Genel |
the necessity to act in conformity of the instructions of the chief responsible for the protection of the building i.
|
bina korunma amirinin talimatlarına uyma zorunluluğu |
|
14 |
Genel |
rehabilitation centre for children in turkey i.
|
çocuk merkezi |
|
|
15 |
Genel |
health card for uninsured people in turkey i.
|
yeşil kart |
|
16 |
Genel |
skill courses for unemployed young persons in turkey i.
|
beceri kazandırma programları |
|
17 |
Genel |
national assistance for needy soldier families in turkey i.
|
muhtaç asker ailelerine yardım |
|
18 |
Genel |
rehabilitation centre for children in turkey i.
|
çocuk misafirhanesi |
|
19 |
Genel |
scottish council for research in education i.
|
iskoç eğitim araştırma konseyi |
|
20 |
Genel |
asking for the girl's hand in marriage i.
|
kız isteme |
|
21 |
Genel |
be in shape for f.
|
formda olmak |
|
22 |
Genel |
stand in for f.
|
dublörlüğünü yapmak |
|
23 |
Genel |
have it in for somebody f.
|
takmak |
|
24 |
Genel |
ask for the girl's hand in marriage f.
|
kız istemek |
|
25 |
Genel |
go for a walk in the moonlight f.
|
mehtaba çıkmak |
|
26 |
Genel |
go in for f.
|
ilerlemek için bir kariyer seçmek |
|
27 |
Genel |
sit in for f.
|
birine vekalet etmek |
|
28 |
Genel |
stand in for f.
|
birine vekalet etmek |
|
29 |
Genel |
go in for f.
|
uğraşmak |
|
30 |
Genel |
be in the market for f.
|
satın alma niyetinde olmak |
|
31 |
Genel |
lie in wait for f.
|
pusuya yatmak |
|
32 |
Genel |
be in for f.
|
kötü bir şeyi geçirmek üzere olmak |
|
33 |
Genel |
go for a walk in the fresh air f.
|
hava almak |
|
34 |
Genel |
come in for criticism f.
|
eleştiri almak |
|
|
35 |
Genel |
go in for something f.
|
katılmak |
|
36 |
Genel |
look for a needle in a haystack f.
|
olanaksız şeyi bulmaya çalışmak |
|
37 |
Genel |
put in a claim for f.
|
hak iddia etmek |
|
38 |
Genel |
put oneself in for f.
|
talip olmak |
|
39 |
Genel |
be in shape for f.
|
kondisyonu iyi olmak |
|
40 |
Genel |
(for an idea) to find a niche in one's mind f.
|
aklında yer etmek |
|
41 |
Genel |
fill in for f.
|
birinin yerine çalışmak |
|
42 |
Genel |
put in for f.
|
başvuruda bulunmak |
|
43 |
Genel |
look for a needle in a haystack f.
|
saman yığınında iğne aramak |
|
44 |
Genel |
go in for f.
|
yarışmada yer almak |
|
45 |
Genel |
sit in for f.
|
yerini almak |
|
46 |
Genel |
go in for f.
|
sınav olmak |
|
47 |
Genel |
put somebody in for f.
|
aday göstermek |
|
48 |
Genel |
go in for f.
|
bir şeyin meraklısı olmak |
|
49 |
Genel |
fail in respect for f.
|
saygıda kusur etmek |
|
50 |
Genel |
go in for f.
|
bir şeyi yapmaktan hoşlanmak |
|
51 |
Genel |
have it in for f.
|
birine kin beslemek |
|
52 |
Genel |
put in a good word for someone f.
|
biri için iyi şeyler söylemek |
|
53 |
Genel |
go in for f.
|
alışkanlık edinmek |
|
54 |
Genel |
trade something in for f.
|
bir şeyi verip onun değerini başka bir şeyin bedelinden düşürerek o şeyi satın almak |
|
55 |
Genel |
go in for an examination f.
|
sınava girmek |
|
56 |
Genel |
ask for the girl in marriage f.
|
kız istemek |
|
57 |
Genel |
be in the mood for f.
|
canı bir şeyi yapmak istemek |
|
58 |
Genel |
be in store for f.
|
beklemek (birini sürpriz vb) |
|
59 |
Genel |
be in for f.
|
(kötü bir şeyi) geçirmek üzere olmak |
|
60 |
Genel |
be in for it f.
|
(kötü bir şey) geçirmek üzere olmak |
|
61 |
Genel |
put in a good word (for someone) f.
|
biri hakkında olumlu şeyler söylemek |
|
62 |
Genel |
feel a pang of sorrow in one's heart for someone else f.
|
cız etmek |
|
63 |
Genel |
feel a pang of sorrow in one's heart for someone else f.
|
içi cız etmek |
|
64 |
Genel |
(for a law) go in effect f.
|
yürürlüğe girmek |
|
65 |
Genel |
feel a pang of sorrow in one's heart for someone else f.
|
yüreği cız etmek |
|
66 |
Genel |
(for someone) have a part in f.
|
yer almak |
|
67 |
Genel |
be in a struggle for f.
|
çabası içinde olmak |
|
68 |
Genel |
be in a struggle for f.
|
çaba içinde olmak |
|
69 |
Genel |
take the car in for service f.
|
arabayı servise götürmek |
|
70 |
Genel |
wait (for someone) in the car f.
|
arabada beklemek |
|
71 |
Genel |
take the car in for service f.
|
servise götürmek (arabayı) |
|
72 |
Genel |
take the car in for service f.
|
servise bırakmak (arabayı) |
|
73 |
Genel |
take the car in for service f.
|
arabayı servise bırakmak |
|
74 |
Genel |
live in fear for one's life f.
|
ölüm korkusuyla yaşamak |
|
|
75 |
Genel |
live in fear for one's life f.
|
öldürülme korkusuyla yaşamak |
|
76 |
Genel |
come in for criticism f.
|
eleştirilere maruz kalmak |
|
77 |
Genel |
come to ask for the girl's hand in marriage f.
|
(kız) istemeye gelmek |
|
78 |
Genel |
look for a needle in a haystack f.
|
samanlıkta iğne aramak |
|
79 |
Genel |
go in for f.
|
yer almak |
|
80 |
Genel |
be in shape for f.
|
-e hazır olmak |
|
81 |
Genel |
put in for f.
|
adaylığını koymak |
|
82 |
Genel |
make money for oneself in a dishonest way f.
|
dürüst olmayan yollarla para kazanmak |
|
83 |
Genel |
get in return for f.
|
karşılığını almak |
|
84 |
Genel |
waited for someone in one's office f.
|
makamında beklemek |
|
85 |
Genel |
be out in the cold for hours f.
|
saatlerce soğukta dışarıda kalmak |
|
86 |
Genel |
go in for an operation f.
|
ameliyat olmak için hastaneye yatmak |
|
87 |
Genel |
look for the answers in science f.
|
cevaplarını bilimde aramak |
|
88 |
Genel |
look for excitement in wrong places f.
|
yanlış yerlerde heyecan aramak |
|
89 |
Genel |
bring (somebody) in for questioning f.
|
birini sorgulanmak üzere getirmek |
|
90 |
Genel |
call in for back up f.
|
(polis) destek istemek |
|
91 |
Genel |
race for the best seats in front of the television set f.
|
televizyonun karşısındaki en iyi koltuğu kapmak için yarışmak |
|
92 |
Genel |
get in the mood for f.
|
havasına girmek |
|
93 |
Genel |
(for a teacher) give a student hard time in school f.
|
bir öğrenciye takmak |
|
94 |
Genel |
be for; be in favor f.
|
lehte olmak |
|
95 |
Genel |
wait in queue for voting f.
|
oy kullanmak için kuyrukta beklemek |
|
96 |
Genel |
wait in queue for voting f.
|
oy kullanmak için sırada beklemek |
|
97 |
Genel |
in line for s.
|
-e aday |
|
98 |
Genel |
suitable for use in an oven s.
|
fırında kullanılabilen |
|
99 |
Genel |
for three years in succession zf.
|
üst üste üç sene |
|
100 |
Genel |
for the first time in weeks zf.
|
haftalar sonra ilk defa |
|
101 |
Genel |
for the first time in months zf.
|
aylardan sonra ilk defa |
|
102 |
Genel |
for the first time in years zf.
|
yıllar sonra ilk kez |
|
103 |
Genel |
for the first time in months zf.
|
aylar sonra ilk kez |
|
104 |
Genel |
for the first time in days zf.
|
günlerden sonra ilk kez |
|
105 |
Genel |
for the first time in days zf.
|
günler sonra ilk kez |
|
106 |
Genel |
for the first time in years zf.
|
yıllar sonra ilk defa |
|
107 |
Genel |
for the first time in days zf.
|
günlerden sonra ilk defa |
|
108 |
Genel |
for the first time in days zf.
|
günler sonra ilk defa |
|
109 |
Genel |
for the first time in years zf.
|
yıllardan sonra ilk defa |
|
110 |
Genel |
for the first time in months zf.
|
aylar sonra ilk defa |
|
111 |
Genel |
for the first time in months zf.
|
aylardan sonra ilk kez |
|
112 |
Genel |
for the first time in years zf.
|
yıllardan sonra ilk kez |
|
113 |
Genel |
for the first time in weeks zf.
|
haftalar sonra ilk kez |
|
114 |
Genel |
in exchange for a bribe zf.
|
rüşvet karşılığında |
|
115 |
Genel |
for the first time in a long time zf.
|
uzun süredir ilk defa/kez |
|
116 |
Genel |
for the first time in his life zf.
|
hayatında ilk defa |
|
117 |
Genel |
in revenge for ed.
|
öç almak için |
|
118 |
Genel |
in the mood for ed.
|
hazır |
|
119 |
Genel |
in return for ed.
|
yerine |
|
120 |
Genel |
in return for ed.
|
karşılık olarak |
|
121 |
Genel |
in return for ed.
|
-e karşılık olarak |
|
122 |
Genel |
in the mood for ed.
|
-e hazır |
|
123 |
Genel |
in exchange for ed.
|
-e karşılığında |
|
124 |
Genel |
in exchange for ed.
|
-e karşılık |
|
125 |
Genel |
in return for ed.
|
-e karşılık |
|
126 |
Genel |
in exchange for ed.
|
-e bedel |
|
127 |
Genel |
in exchange for ed.
|
karşılık olarak |
|
128 |
Genel |
in exchange for ed.
|
bedel olarak |
|
129 |
Genel |
in return for ed.
|
mukabilinde |
|
130 |
Genel |
in order for bağ.
|
teminen |
|
Phrasals |
|
131 |
Öbek Fiiller |
lay in for f.
|
razı olduğunu belli etmek |
|
132 |
Öbek Fiiller |
put in for f.
|
(kuş) saklanmak |
|
133 |
Öbek Fiiller |
lay in for f.
|
güvenceye almak |
|
134 |
Öbek Fiiller |
sit in (for somebody) f.
|
birinin görevini vekaleten yapmak |
|
135 |
Öbek Fiiller |
sit in (for somebody) f.
|
birinin yerine bakmak |
|
136 |
Öbek Fiiller |
kick in on something for someone f.
|
birine (alınacak bir şey/hediye için) katkıda bulunmak |
|
137 |
Öbek Fiiller |
fill in for f.
|
birinin yerine bakmak |
|
138 |
Öbek Fiiller |
send someone in for someone f.
|
(yedek oyuncuyu) (bir başka oyuncu) ile değiştirmek/oyuna almak |
|
139 |
Öbek Fiiller |
be in for f.
|
yarışmaya katılmak |
|
140 |
Öbek Fiiller |
be in for f.
|
yarışa girmek |
|
141 |
Öbek Fiiller |
cash something in (for something) f.
|
bir şeyi (bir şeye) çevirmek |
|
142 |
Öbek Fiiller |
cash something in (for something) f.
|
bir para birimini başka bir para birimine çevirmek |
|
143 |
Öbek Fiiller |
cash something in (for something) f.
|
bir para birimini bozdurmak |
|
144 |
Öbek Fiiller |
cash something in (for something) f.
|
hisse senedi, ipotek bozdurmak |
|
145 |
Öbek Fiiller |
cash something in (for something) f.
|
bir şeyi nakde çevirmek |
|
146 |
Öbek Fiiller |
cash something in (for something) f.
|
oyun fişlerini nakde çevirmek/bozdurmak |
|
147 |
Öbek Fiiller |
chip something in something (for someone) f.
|
para vermek |
|
148 |
Öbek Fiiller |
chip something in something (for someone) f.
|
katılmak |
|
149 |
Öbek Fiiller |
chip something in something (for someone) f.
|
söze karışmak |
|
150 |
Öbek Fiiller |
chip something in something (for someone) f.
|
lafa girmek |
|
151 |
Öbek Fiiller |
chip something in something (for someone) f.
|
bağışta bulunmak |
|
152 |
Öbek Fiiller |
chip something in something (for someone) f.
|
lafa karışmak |
|
153 |
Öbek Fiiller |
chip something in something (for someone) f.
|
para koymak |
|
154 |
Öbek Fiiller |
chip in (with something) (on something) (for someone) f.
|
birine hediye almak için toplanan paraya bir miktar katkıda bulunmak |
|
155 |
Öbek Fiiller |
chip in (with something) (for something) (for someone) f.
|
birine hediye almak için toplanan paraya bir miktar katkıda bulunmak |
|
156 |
Öbek Fiiller |
chip something in (on something) (for someone) f.
|
birine hediye almak için toplanan paraya bir miktar katkıda bulunmak |
|
157 |
Öbek Fiiller |
chip in for (something) f.
|
kişilerin aralarında topladığı paraya katkıda bulunmak |
|
158 |
Öbek Fiiller |
chip in for (something) f.
|
toplanan bir paraya katkıda bulunmak |
|
159 |
Öbek Fiiller |
chip in for (something) f.
|
bir fona katkı sağlamak |
|
160 |
Öbek Fiiller |
chip in for (something) f.
|
bağışta bulunmak |
|
161 |
Öbek Fiiller |
chip in for (something) f.
|
(pokerde, kumar masasında) bahis için ortaya para sürmek |
|
162 |
Öbek Fiiller |
chip in with (something) for (something) f.
|
kişilerin (bir şey için) aralarında topladığı paraya (bir miktar) katkıda bulunmak |
|
163 |
Öbek Fiiller |
chip in with (something) for (something) f.
|
(bir şey için) toplanan bir paraya (bir miktar) katkıda bulunmak |
|
164 |
Öbek Fiiller |
chip in with (something) for (something) f.
|
(bir şey için) oluşturulan bir fona (bir miktar) katkı sağlamak |
|
165 |
Öbek Fiiller |
chip in with (something) for (something) f.
|
(bir şey için bir miktar) bağışta bulunmak |
|
166 |
Öbek Fiiller |
come in for (something) f.
|
(bir şey) için bir şeye/yere girmek |
|
167 |
Öbek Fiiller |
come in for (something) f.
|
(bir şey) için içeri gelmek |
|
168 |
Öbek Fiiller |
come in for (something) f.
|
(bir şey) için bir şeye/yere gelmek |
|
169 |
Öbek Fiiller |
come in for (something) f.
|
(bir şeye) maruz kalmak |
|
170 |
Öbek Fiiller |
come in for (something) f.
|
(ceza, eleştiri) almak |
|
171 |
Öbek Fiiller |
come in for (something) f.
|
(bir şeyi) hak etmek |
|
172 |
Öbek Fiiller |
count someone in (for something) f.
|
birini (bir şey için) dahil etmek |
|
173 |
Öbek Fiiller |
count someone in (for something) f.
|
birini (bir şeyin) içerisinde saymak |
|
174 |
Öbek Fiiller |
count someone in (for something) f.
|
birini (bir şeye) dahil etmek |
|
175 |
Öbek Fiiller |
count someone in (for something) f.
|
birini (bir şeye) katılacakların/dahil olacakların arasında saymak |
|
176 |
Öbek Fiiller |
fill in (for someone or something) f.
|
(birinin/bir şeyin) yerine geçmek/bakmak |
|
177 |
Öbek Fiiller |
go in for f.
|
desteklemek |
|
178 |
Öbek Fiiller |
go in for f.
|
onaylamak |
|
179 |
Öbek Fiiller |
go in for f.
|
göze çarpan bir özelliği olmak |
|
180 |
Öbek Fiiller |
let (someone or oneself) in for f.
|
(birini/kendini) bir şeye bulaştırmak |
|
181 |
Öbek Fiiller |
let (someone or oneself) in for f.
|
(birini/kendini) bir şeyin içine sokmak |
|
182 |
Öbek Fiiller |
let in for f.
|
-e bulaştırmak |
|
183 |
Öbek Fiiller |
let in for f.
|
başına sarmak |
|
184 |
Öbek Fiiller |
put in for (something) f.
|
(bir şey) için başvuruda bulunmak |
|
185 |
Öbek Fiiller |
put in for (something) f.
|
(bir şeye) başvurmak |
|
186 |
Öbek Fiiller |
put in for (something) f.
|
(bir şeye) adaylığını koymak |
|
187 |
Öbek Fiiller |
root around in (something) for (something) f.
|
(bir şeyi) bulmak için (bir şeyin) içini didik didik aramak |
|
188 |
Öbek Fiiller |
rummage around in (something) for (something) f.
|
(bir şey) bulmak için (bir şeyi) arayıp taramak |
|
189 |
Öbek Fiiller |
rummage around in (something) for (something) f.
|
(bir şey) bulmak için (bir şeyin) altını üstüne getirmek |
|
190 |
Öbek Fiiller |
rummage around in (something) for (something) f.
|
(bir şey) bulmak için (bir şeyin) her tarafını aramak |
|
191 |
Öbek Fiiller |
rummage around in (something) for (something) f.
|
(bir şey) bulmak için (bir şeyi) didik didik aramak |
|
192 |
Öbek Fiiller |
rummage around in (something) for (something) f.
|
(bir şeyi) karıştırıp (bir şey) bulmaya çalışmak |
|
193 |
Öbek Fiiller |
send in for f.
|
-i sipariş etmek |
|
194 |
Öbek Fiiller |
send in for f.
|
-in siparişini vermek |
|
195 |
Öbek Fiiller |
send in for (something) f.
|
(bir şeyi) sipariş etmek |
|
196 |
Öbek Fiiller |
send in for (something) f.
|
(bir şeyin) siparişini vermek |
|
197 |
Öbek Fiiller |
send in for (something) f.
|
(bir şey) yapılması için göndermek |
|
198 |
Öbek Fiiller |
send in for (something) f.
|
(bir şey) yapılması için teslim etmek |
|
199 |
Öbek Fiiller |
send in for (something) f.
|
(bir şey) yapılması için vermek |
|
200 |
Öbek Fiiller |
send in for (something) f.
|
(tamire) vermek/bırakmak |
|
201 |
Öbek Fiiller |
send in for (someone) f.
|
(birini) bir şeyi alması için yollamak |
|
202 |
Öbek Fiiller |
send in for (someone) f.
|
(birine) bir şeyi aldırmak |
|
203 |
Öbek Fiiller |
send in for (someone) f.
|
(birini) başka bir oyuncuyla değiştirmek |
|
204 |
Öbek Fiiller |
send in for (someone) f.
|
(bir oyuncunun) yerine (başka bir oyuncuyu) almak |
|
205 |
Öbek Fiiller |
stand in for (someone or something) f.
|
(birinin/bir şeyin) yerine bakmak |
|
206 |
Öbek Fiiller |
stand in for (someone or something) f.
|
(birinin/bir şeyin) yerine geçmek |
|
207 |
Öbek Fiiller |
sub in (for someone or something) f.
|
(birinin/bir şeyin) yerine bakmak |
|
208 |
Öbek Fiiller |
sub in (for someone or something) f.
|
(birinin/bir şeyin) yerine geçmek |
|
209 |
Öbek Fiiller |
sub in (for someone or something) f.
|
(birine/bir şeye) vekalet etmek |
|
210 |
Öbek Fiiller |
sub in (for someone or something) f.
|
(birinin/bir şeyin) yerini tutmak |
|
211 |
Öbek Fiiller |
sub in (for someone or something) f.
|
(birinin/bir şeyin) yerine koymak |
|
212 |
Öbek Fiiller |
sub in (for someone or something) f.
|
(birinin/bir şeyin) yerine geçirmek |
|
213 |
Öbek Fiiller |
sub in (for someone or something) f.
|
(birinin/bir şeyin) yerine kullanmak |
|
214 |
Öbek Fiiller |
swap in (for someone or something) f.
|
(birinin/bir şeyin) yerine geçmek |
|
215 |
Öbek Fiiller |
swap in (for someone or something) f.
|
(birinin/bir şeyin) yerini almak |
|
216 |
Öbek Fiiller |
swap in (for someone or something) f.
|
(birinin/bir şeyin) yerine geçirmek |
|
217 |
Öbek Fiiller |
swap in (for someone or something) f.
|
(birinin/bir şeyin) yerine almak |
|
218 |
Öbek Fiiller |
swap in (for something) f.
|
(bir şeyle) değiştirmek/değiş tokuş etmek |
|
219 |
Öbek Fiiller |
swap in (for something) f.
|
(bilgisayarda) bir değeri eş değer bir değişkenle değiştirmek |
|
220 |
Öbek Fiiller |
trade (something) in for (something) f.
|
(bir şeyi bir şeyle) değiştirmek |
|
221 |
Öbek Fiiller |
trade (something) in for (something) f.
|
(eski bir şeyi verip başka bir şey) satın almak |
|
222 |
Öbek Fiiller |
trade (something) in for (something) f.
|
aradaki farkı ödeyip (eski bir şeyi yeni bir şeyle) takas etmek |
|
223 |
Öbek Fiiller |
trade (something) in for (something) f.
|
(bir şeyi) verip onun değerini (başka bir şeyin) bedelinden düşürerek o şeyi satın almak |
|
224 |
Öbek Fiiller |
root around in (something) for (something) f.
|
(bir şeyi) bulmak için (bir şeyin) altını üstüne getirmek |
|
Phrases |
|
225 |
İfadeler |
in contradistinction for expr.
|
aksine |
|
226 |
İfadeler |
in quest for expr.
|
arayışında |
|
227 |
İfadeler |
we haven't been in correspondence for a while expr.
|
bir süredir yazışmıyoruz |
|
228 |
İfadeler |
in return for this expr.
|
buna karşılık olarak |
|
229 |
İfadeler |
thanking you in advance for your attention to this matter expr.
|
gereğini arz ederim |
|
230 |
İfadeler |
for the first time in forever expr.
|
hayatımda ilk kez |
|
231 |
İfadeler |
thanking you in advance for your attention to this matter expr.
|
gereğini müsaadelerinizle arz ederim |
|
232 |
İfadeler |
thanking you in advance for your attention to this matter expr.
|
gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim |
|
233 |
İfadeler |
thanking you in advance for your attention to this matter expr.
|
gereğinin yapılmasını arz ederim |
|
234 |
İfadeler |
we're coming in for a landing! expr.
|
inişe geçiyoruz! |
|
235 |
İfadeler |
in gratitude for expr.
|
minnet borcu olarak |
|
236 |
İfadeler |
in exchange for the release expr.
|
serbest bırakılma karşılığında |
|
237 |
İfadeler |
in exchange for the release of expr.
|
serbest bırakılması karşılığında |
|
238 |
İfadeler |
in gratitude for expr.
|
şükran nişanesi olarak |
|
239 |
İfadeler |
in retaliation for expr.
|
(bir şeye) misilleme olarak/amacıyla |
|
240 |
İfadeler |
in substitution for expr.
|
yerine |
|
241 |
İfadeler |
in reprisal for expr.
|
-e misilleme olarak |
|
242 |
İfadeler |
pmji (pardon me for jumping in) expr.
|
araya girdiğim için özür dilerim (çevrimiçi ortamda yazılı dilde) |
|
243 |
İfadeler |
pmji (pardon me for jumping in) expr.
|
lafa daldığım için özür dilerim (çevrimiçi ortamda yazılı dilde) |
|
244 |
İfadeler |
pmji (pardon me for jumping in) expr.
|
lafa atladığım için özür dilerim (çevrimiçi ortamda yazılı dilde) |
|
245 |
İfadeler |
in exchange (for someone or something) expr.
|
(birine/bir şeye) karşılık |
|
246 |
İfadeler |
in exchange (for someone or something) expr.
|
(biri/bir şey) karşılığında |
|
247 |
İfadeler |
in line for something expr.
|
bir şey için aday |
|
248 |
İfadeler |
in line for something expr.
|
bir şey için sırada |
|
249 |
İfadeler |
in order for (someone or something) to (do something) expr.
|
(birinin/bir şeyin bir şey yapabilmesi/yapması) için |
|
250 |
İfadeler |
in order for (someone or something) to (do something) expr.
|
(biri/bir şey bir şey yapsın) diye |
|
251 |
İfadeler |
in return for (something) expr.
|
(bir şeye) karşılık olarak |
|
252 |
İfadeler |
in return for (something) expr.
|
(bir şey) karşılığında |
|
253 |
İfadeler |
in return for (something) expr.
|
(bir şey) mukabilinde |
|
254 |
İfadeler |
in return for (something) expr.
|
(bir şeyin) karşılığı olarak |
|
255 |
İfadeler |
in some transaction for expr.
|
için değerli |
|
256 |
İfadeler |
in some transaction for expr.
|
için faydalı |
|
Proverb |
|
257 |
Atasözü |
gravitation cannot be held responsible for people falling in love
|
insanların aşka düşmesinden yerçekimini sorumlu tutamazsın |
|
258 |
Atasözü |
gravitation cannot be held responsible for people falling in love
|
insanların aşık olmasından yerçekimini sorumlu tutamazsın |
|
259 |
Atasözü |
a place for everything, and everything in its place
|
her şeyin bir yeri var ve her şey yerli yerine konmalı |
|
260 |
Atasözü |
a place for everything, and everything in its place
|
her şeyin bir yeri var ve her şey yerli yerinde olmalı |
|
261 |
Atasözü |
a place for everything, and everything in its place
|
her şeyin bir yeri olmalı ve her şey kullanıldıktan sonra yerli yerine konmalı |
|
262 |
Atasözü |
a place for everything, and everything in its place
|
aldığın şeyi yerine koy |
|
Colloquial |
|
263 |
Konuşma Dili |
a place for everything and everything in its place i.
|
her şey yerli yerinde olması ve o şekilde bırakılması |
|
264 |
Konuşma Dili |
anything in it for (one) i.
|
(birinin) herhangi bir kazancı |
|
265 |
Konuşma Dili |
anything in it for (one) i.
|
(birinin) herhangi bir çıkarı |
|
266 |
Konuşma Dili |
anything in it for (one) i.
|
(birinin) çıkarına/yararına olabilecek bir şey |
|
267 |
Konuşma Dili |
be in for it f.
|
başı belaya girecek olmak/gününü görecek olmak |
|
268 |
Konuşma Dili |
be in for it f.
|
(kötü bir şeyin başına gelmesinden) kaçamayacak olmak |
|
269 |
Konuşma Dili |
fall for in a big way f.
|
aşık olmak |
|
270 |
Konuşma Dili |
fall for in a big way f.
|
bayılmak |
|
271 |
Konuşma Dili |
fall for in a big way f.
|
bitmek |
|
272 |
Konuşma Dili |
look for someone in the wrong place f.
|
birisini yanlış yerde aramak |
|
273 |
Konuşma Dili |
be in the running for f.
|
değer olmak |
|
274 |
Konuşma Dili |
fall for in a big way f.
|
çok beğenmek |
|
275 |
Konuşma Dili |
fall for in a big way f.
|
kesilmek |
|
276 |
Konuşma Dili |
be in the running for f.
|
layık olmak |
|
277 |
Konuşma Dili |
be in the running for f.
|
kazanma şansı olmak |
|
278 |
Konuşma Dili |
have got it in for (someone) f.
|
(birine) takmak |
|
279 |
Konuşma Dili |
have got it in for (someone) f.
|
(birine) kafayı takmak |
|
280 |
Konuşma Dili |
have got it in for (someone) f.
|
(birine) garezi olmak |
|
281 |
Konuşma Dili |
have got it in for (someone) f.
|
(birine) karşı hıncı olmak |
|
282 |
Konuşma Dili |
have got it in for (someone) f.
|
(birine) karşı kin beslemek |
|
283 |
Konuşma Dili |
have got it in for (someone) f.
|
(biriyle) uğraşmak |
|
284 |
Konuşma Dili |
be in it for f.
|
bir şey için bir şeyin içinde olmak |
|
285 |
Konuşma Dili |
be in it for f.
|
bir amaç için bir şeyin içinde olmak |
|
286 |
Konuşma Dili |
be in it for f.
|
bir şey için bir şeyin parçası olmak |
|
287 |
Konuşma Dili |
be in it for f.
|
bir amaç uğruna bir şeyin parçası olmak |
|
288 |
Konuşma Dili |
be in it for f.
|
bir amaçla bir şeyde yer almak |
|
289 |
Konuşma Dili |
be in it for f.
|
bir amaç uğruna bir şeye girmek |
|
290 |
Konuşma Dili |
be in it for f.
|
bir şey için bir şeye girmek |
|
291 |
Konuşma Dili |
be in for f.
|
bir şey için katılmak |
|
292 |
Konuşma Dili |
be in for f.
|
bir şey için girmek |
|
293 |
Konuşma Dili |
be in for f.
|
belli bir amaç uğruna katılmak/girmek |
|
294 |
Konuşma Dili |
be in for f.
|
içeride olmak |
|
295 |
Konuşma Dili |
be in for f.
|
hapiste olmak |
|
296 |
Konuşma Dili |
be in no mood for (something) f.
|
(bir şey) modunda olmamak |
|
297 |
Konuşma Dili |
be in no mood for (something) f.
|
(bir şey) havasında olmamak |
|
298 |
Konuşma Dili |
be in no mood for (something) f.
|
(bir şeyi) çekemeyecek olmak |
|
299 |
Konuşma Dili |
be in no mood for (something) f.
|
(bir şeye) katlanamayacak olmak |
|
300 |
Konuşma Dili |
be in no mood for something/for doing something f.
|
bir şey modunda/bir şey yapacak modda olmamak |
|
301 |
Konuşma Dili |
be in no mood for something/for doing something f.
|
bir şey havasında/bir şey yapacak havada olmamak |
|
302 |
Konuşma Dili |
be in no mood for something/for doing something f.
|
bir şeye katlanabilir/katlanamayacak olmak |
|
303 |
Konuşma Dili |
be for/in a good cause f.
|
iyi bir amaç için olmak |
|
304 |
Konuşma Dili |
be for/in a good cause f.
|
iyi bir amaca hizmet etmek |
|
305 |
Konuşma Dili |
be for/in a good cause f.
|
hayırsever/hayırlı bir amaca hizmet etmek |
|
306 |
Konuşma Dili |
be for/in a good cause f.
|
yapmaya değer olmak |
|
307 |
Konuşma Dili |
be in for something f.
|
kötü bir şey geçirmek üzere olmak |
|
308 |
Konuşma Dili |
be in for something f.
|
başına kötü şeyler gelecek olmak |
|
309 |
Konuşma Dili |
be in for something f.
|
yarışmaya katılmak |
|
310 |
Konuşma Dili |
be in for something f.
|
yarışa girmek |
|
311 |
Konuşma Dili |
be in for something f.
|
bir şey için katılmak |
|
312 |
Konuşma Dili |
be in for something f.
|
bir işi almaya çalışmak |
|
313 |
Konuşma Dili |
let oneself in for f.
|
kendini (bir şeye) bulaşmak |
|
314 |
Konuşma Dili |
let oneself in for f.
|
kendini (bir şeyin) içine sokmak |
|
315 |
Konuşma Dili |
for crying in a bucket! expr.
|
aman tanrım! |
|
316 |
Konuşma Dili |
for once in a way expr.
|
arasıra |
|
317 |
Konuşma Dili |
for once in a way expr.
|
bazen |
|
318 |
Konuşma Dili |
in for a penny in for a pound expr.
|
başladığın işi bitir |
|
319 |
Konuşma Dili |
for the first time in my life expr.
|
hayatımda ilk defa |
|
320 |
Konuşma Dili |
for once in your life you listen to your father expr.
|
hayatında bir kez olsun babanı dinle |
|
321 |
Konuşma Dili |
for the first time in my life expr.
|
hayatımda ilk kez |
|
322 |
Konuşma Dili |
for once in my life expr.
|
hayatımda bir kez olsun |
|
323 |
Konuşma Dili |
for crying in a bucket! expr.
|
hadi canım! |
|
324 |
Konuşma Dili |
for crying in a bucket! expr.
|
inanamıyorum! |
|
325 |
Konuşma Dili |
for the first time in my life expr.
|
ömrümde ilk kez |
|
326 |
Konuşma Dili |
in for a penny in for a pound expr.
|
kaybedecek bir şey yok |
|
327 |
Konuşma Dili |
like looking for a needle in a haystack expr.
|
samanlıkta iğne aramak gibi |
|
328 |
Konuşma Dili |
for the first time in one's history expr.
|
tarihinde ilk defa |
|
329 |
Konuşma Dili |
for the first time in its history expr.
|
tarihinde ilk kez |
|
330 |
Konuşma Dili |
for the first time in one's history expr.
|
tarihinde ilk sefer |
|
331 |
Konuşma Dili |
for the first time in its history expr.
|
tarihinde ilk defa |
|
332 |
Konuşma Dili |
for the first time in its history expr.
|
tarihinde ilk sefer |
|
333 |
Konuşma Dili |
for the first time in one's history expr.
|
tarihinde ilk kez |
|
334 |
Konuşma Dili |
none of us knows what lies in store for us tomorrow expr.
|
yarın bizi neyin beklediğini hiçbirimiz bilemeyiz |
|
335 |
Konuşma Dili |
anything/nothing/something in it for somebody expr.
|
birinin herhangi bir kazancı |
|
336 |
Konuşma Dili |
anything/nothing/something in it for somebody expr.
|
birinin herhangi bir çıkarı |
|
337 |
Konuşma Dili |
anything/nothing/something in it for somebody expr.
|
birinin çıkarına/yararına olabilecek bir şey |
|
338 |
Konuşma Dili |
in for something expr.
|
kötü bir şey geçirmek üzere |
|
339 |
Konuşma Dili |
in for something expr.
|
başına kötü şeyler gelmek üzere |
|
340 |
Konuşma Dili |
in for it expr.
|
başı belaya girecek/gününü görecek |
|
341 |
Konuşma Dili |
in for it expr.
|
(kötü bir şeyin başına gelmesinden) kaçamayacak |
|
342 |
Konuşma Dili |
in mistake for (something) expr.
|
(bir şeye) benzeterek |
|
343 |
Konuşma Dili |
in mistake for (something) expr.
|
(bir şey) sanarak |
|
344 |
Konuşma Dili |
in mistake for (something) expr.
|
(bir şeyle) karıştırarak |
|
345 |
Konuşma Dili |
in mistake for something expr.
|
bir şey sanıp |
|
346 |
Konuşma Dili |
in the mood for (something) expr.
|
(bir şey) havasında |
|
347 |
Konuşma Dili |
in the mood for (something) expr.
|
(bir şey) modunda |
|
348 |
Konuşma Dili |
in the mood for (something) expr.
|
(bir şey) isteğinde |
|
349 |
Konuşma Dili |
in the mood for (something) expr.
|
(bir şey) canı çeken |
|
350 |
Konuşma Dili |
nothing in it for (one) expr.
|
(birine) bir faydası yok |
|
351 |
Konuşma Dili |
nothing in it for (one) expr.
|
(birinin) eline geçen bir şey yok |
|
352 |
Konuşma Dili |
what's in it for (one)? expr.
|
bundan (birinin) çıkarı ne olacak? |
|
353 |
Konuşma Dili |
what's in it for (one)? expr.
|
(birine) ne faydası var? |
|
Idioms |
|
354 |
Deyim |
one in the eye for i.
|
kulağına küpe |
|
355 |
Deyim |
wait for (one's) boat to come in f.
|
düze çıkmayı beklemek |
|
356 |
Deyim |
wait for (one's) boat to come in f.
|
talihinin/şansının dönmesini beklemek |
|
357 |
Deyim |
wait for (one's) boat to come in f.
|
talihin yüzüne gülmesini beklemek |
|
358 |
Deyim |
wait for (one's) boat to come in f.
|
köşeyi dönmeyi beklemek |
|
359 |
Deyim |
wait for (one's) boat to come in f.
|
paraya kavuşmaya beklemek |
|
360 |
Deyim |
wait for one's ship to come in f.
|
servete ya da başarıya kavuşulacağı günü beklemek |
|
361 |
Deyim |
wait for one's ship to come in f.
|
talihin yüzüne güleceği günü beklemek |
|
362 |
Deyim |
wait for one's ship to come in f.
|
talih kuşunun konacağı günü beklemek |
|
363 |
Deyim |
wait for (one's) boat to come in f.
|
düze çıkmayı beklemek |
|
364 |
Deyim |
wait for (one's) boat to come in f.
|
talihinin/şansının dönmesini beklemek |
|
365 |
Deyim |
wait for (one's) boat to come in f.
|
talihini yüzüne gülmesini beklemek |
|
366 |
Deyim |
wait for (one's) boat to come in f.
|
başarılı olmayı beklemek/ummak |
|
367 |
Deyim |
wait for (one's) boat to come in f.
|
köşeyi dönmeyi beklemek |
|
368 |
Deyim |
wait for (one's) ship to come in f.
|
düze çıkmayı beklemek |
|
369 |
Deyim |
wait for (one's) ship to come in f.
|
talihinin/şansının dönmesini beklemek |
|
370 |
Deyim |
wait for (one's) ship to come in f.
|
talihini yüzüne gülmesini beklemek |
|
371 |
Deyim |
wait for (one's) ship to come in f.
|
başarılı olmayı beklemek/ummak |
|
372 |
Deyim |
wait for (one's) ship to come in f.
|
köşeyi dönmeyi beklemek |
|
373 |
Deyim |
come in for a lot of stick f.
|
ağır/yoğun biçimde eleştirilmek |
|
374 |
Deyim |
fall in for f.
|
almak |
|
375 |
Deyim |
put a good word in for someone f.
|
arka çıkmak |
|
376 |
Deyim |
fill in for someone f.
|
birinin yerini doldurmak |
|
377 |
Deyim |
put a plug in for someone f.
|
birinden olumlu bahsetmek |
|
378 |
Deyim |
put a good word in for someone f.
|
birinin lehine konuşmak |
|
379 |
Deyim |
ask for someone's hand (in marriage) f.
|
birine evlenme teklifinde bulunmak |
|
380 |
Deyim |
put a good word in for someone f.
|
birine destek olmak |
|
381 |
Deyim |
put a plug in for someone f.
|
birinden övgüyle bahsederek ilgiyi onun üzerinde toplamak |
|
382 |
Deyim |
let someone in for something f.
|
başına sarmak |
|
383 |
Deyim |
go in for something f.
|
bir şeyden zevk almak |
|
384 |
Deyim |
let someone in for something f.
|
birini bir şeye bulaştırmak |
|
385 |
Deyim |
move in for the kill f.
|
bir işin son ama en önemli kısmını yapmak üzere harekete geçmek |
|
386 |
Deyim |
put a plug in for someone f.
|
birinin reklamını yapmak |
|
387 |
Deyim |
ask for someone's hand (in marriage) f.
|
biriyle evlenmek istemek |
|
388 |
Deyim |
lie in store for someone f.
|
birini (sürpriz vb) beklemek |
|
389 |
Deyim |
put in a good word for somebody with someone f.
|
biri hakkında başka birine olumlu referans vermek |
|
390 |
Deyim |
have it in for f.
|
bile bile zarar vermek istemek |
|
391 |
Deyim |
stand in for someone f.
|
birinin yerine idare etmek |
|
392 |
Deyim |
put in a good word for f.
|
birisini destekler nitelikte konuşmak |
|
393 |
Deyim |
put a good word in for someone f.
|
biri hakkında iyi konuşmak |
|
394 |
Deyim |
close in for the kill f.
|
bir işin son ama en önemli kısmını yapmak üzere harekete geçmek |
|
395 |
Deyim |
put a good word in for someone f.
|
birinin iyiliğine konuşmak |
|
396 |
Deyim |
ask for someone's hand (in marriage) f.
|
birine evlenme teklif etmek |
|
397 |
Deyim |
go in for something f.
|
bir şeyden keyif almak |
|
398 |
Deyim |
go in for something f.
|
bir şeyi düzenli olarak yapmak |
|
399 |
Deyim |
have it in for someone f.
|
diş bilemek |
|
400 |
Deyim |
have it in for f.
|
canını yakmak |
|
401 |
Deyim |
have a soft spot in one's heart for (someone) f.
|
düşkün olmak |
|
402 |
Deyim |
come in for some stick f.
|
eleştirilmek |
|
403 |
Deyim |
come in for a lot of stick f.
|
eleştirilmek |
|
404 |
Deyim |
look for a needle in a meadow f.
|
halep yolunda deve izi aramak |
|
405 |
Deyim |
come in for some stick f.
|
eleştiri oklarının hedefi haline gelmek |
|
406 |
Deyim |
be in for a treat f.
|
hoşuna gitmek |
|
407 |
Deyim |
come in for f.
|
hak etmek |
|
408 |
Deyim |
come in for a lot of stick f.
|
eleştiri almak |
|
409 |
Deyim |
come in for a lot of stick f.
|
eleştiri oklarının hedefi haline gelmek |
|
410 |
Deyim |
look for a needle in a bottle of hay f.
|
havanda su dövmek |
|
411 |
Deyim |
come in for some stick f.
|
eleştiri almak |
|
412 |
Deyim |
be in line for the job f.
|
iş için aday olmak |
|
413 |
Deyim |
have it in for f.
|
isteyerek zarar vermek |
|
414 |
Deyim |
be in line for the job f.
|
iş için sırada beklemek |
|
415 |
Deyim |
come in for f.
|
mirasa konmak |
|
416 |
Deyim |
let oneself in for something f.
|
kaşınmak/aranmak |
|
417 |
Deyim |
have it in for f.
|
kasıtlı olarak kaba davranmak |
|
418 |
Deyim |
be one in the eye for somebody f.
|
kapak olmak |
|
419 |
Deyim |
come in for f.
|
miras almak |
|
420 |
Deyim |
lie in wait for f.
|
pusu kurmak |
|
421 |
Deyim |
look for a needle in a bottle of hay f.
|
samanlıkta iğne aramak |
|
422 |
Deyim |
look for a needle in a haystack f.
|
samanlıkta iğne aramak |
|
423 |
Deyim |
search for a needle in a haystack f.
|
samanlıkta iğne aramak |
|
424 |
Deyim |
lie in wait for f.
|
pusuda beklemek |
|
425 |
Deyim |
close in for the kill f.
|
son/öldürücü darbeyi vurmak için yaklaşmak/hareket etmek |
|
426 |
Deyim |
move in for the kill f.
|
son/öldürücü darbeyi vurmak için yaklaşmak/hareket etmek |
|
427 |
Deyim |
lie in wait for f.
|
pusuya yatmak |
|
428 |
Deyim |
put in a good word for someone f.
|
(bir iş için) birine kefil olmak |
|
429 |
Deyim |
pop in (for a visit) f.
|
(ziyaret etmek için) uğramak |
|
430 |
Deyim |
put in a good word for f.
|
(birisi hakkında) iyi konuşmak |
|
431 |
Deyim |
come in for some stick f.
|
yoğun eleştirilere maruz kalmak |
|
432 |
Deyim |
come in for a lot of stick f.
|
yoğun eleştirilere maruz kalmak |
|
433 |
Deyim |
find (oneself) in the market for (something) f.
|
(kendini bir şeyin) peşinde bulmak |
|
434 |
Deyim |
find (oneself) in the market for (something) f.
|
(kendini) piyasada (bir şey) ararken bulmak |
|
435 |
Deyim |
find (oneself) in the market for (something) f.
|
piyasaya düşmek |
|
436 |
Deyim |
have it in for someone f.
|
gıcık gitmek |
|
437 |
Deyim |
have (something) in store (for one) f.
|
(biri için bir şeyi) bekletmek |
|
438 |
Deyim |
have (something) in store (for one) f.
|
(biri için bir şeyi) hazır bulundurmak |
|
439 |
Deyim |
have something in store (for someone) f.
|
(birinin) geleceği için planlanmış bir şeyi olmak |
|
440 |
Deyim |
have something in store (for someone) f.
|
(birinin) gelecekte onu bekleyen bir şeyi olmak |
|
441 |
Deyim |
hold (something) in store (for one) f.
|
(biri için bir şeyi) bekletmek |
|
442 |
Deyim |
hold (something) in store (for one) f.
|
(biri için bir şeyi) hazır bulundurmak |
|
443 |
Deyim |
be in something for the long haul f.
|
kendini uzun süre bir şeye adamak |
|
444 |
Deyim |
be in something for the long haul f.
|
uzun süre bir şeyi sürdürmeye istekli olmak |
|
445 |
Deyim |
be in something for the long haul f.
|
sonuna kadar bir şeyde var olmak |
|
446 |
Deyim |
be in something for the long haul f.
|
bir şeye uzun vadeli olarak girmek |
|
447 |
Deyim |
be in something for the long haul f.
|
uzun soluklu bir sürece girmek/kendini adamak |
|
448 |
Deyim |
be in for a shock f.
|
umulmadık şeyler yaşayacağı kesin olmak |
|
449 |
Deyim |
be in for a shock f.
|
sarsıcı/şaşırtıcı şeyler yaşayacağı kesin olmak |
|
450 |
Deyim |
be in for a shock f.
|
olumsuz şeyler yaşayacağı kesin olmak |
|
451 |
Deyim |
be in for a surprise f.
|
sürprizlere hazırlıklı olmak |
|
452 |
Deyim |
be in for a surprise f.
|
sürprizler yaşayacağı kesin olmak |
|
453 |
Deyim |
be in for a surprise f.
|
umulmadık şeyler yaşayacağı kesin olmak |
|
454 |
Deyim |
be in for a surprise f.
|
sarsıcı/şaşırtıcı şeyler yaşayacağı kesin olmak |
|
455 |
Deyim |
be in for a surprise f.
|
olumsuz şeyler yaşayacağı kesin olmak |
|
456 |
Deyim |
be in for a rude awakening f.
|
acı bir hayat deneyimi yaşamak |
|
457 |
Deyim |
be in for a rude awakening f.
|
başından kaynar sular dökülmek |
|
458 |
Deyim |
be in for a rude awakening f.
|
sarsılmak |
|
459 |
Deyim |
be in for a rude awakening f.
|
geç uyanmak |
|
460 |
Deyim |
be in for a rude awakening f.
|
kafasına dank etmek |
|
461 |
Deyim |
be in line for f.
|
için sırada olmak |
|
462 |
Deyim |
be in line for f.
|
için aday olmak |
|
463 |
Deyim |
be in line for something f.
|
bir şey için sırada olmak |
|
464 |
Deyim |
be in line for something f.
|
bir şey için aday olmak |
|
465 |
Deyim |
be in store (for somebody) f.
|
(birini) beklemek (sürpriz, bela) |
|
466 |
Deyim |
be in store (for somebody) f.
|
(biri için) eli kulağında olmak |
|
467 |
Deyim |
be in store (for somebody) f.
|
(biri için) hazırlanmış olmak |
|
468 |
Deyim |
be in store (for one) f.
|
(birini) beklemek (sürpriz, bela) |
|
469 |
Deyim |
be in store (for one) f.
|
(biri için) eli kulağında olmak |
|
470 |
Deyim |
be in store (for one) f.
|
(biri için) hazırlanmış olmak |
|
471 |
Deyim |
be in the market for f.
|
arayışında olmak |
|
472 |
Deyim |
be in the market for f.
|
peşinde olmak |
|
473 |
Deyim |
be in the mood for (something) f.
|
canı (bir şey) istemek |
|
474 |
Deyim |
be in the mood for (something) f.
|
(bir şey) havasında olmak |
|
475 |
Deyim |
be in the mood for (something) f.
|
canı (bir şey) çekmek |
|
476 |
Deyim |
be in the mood for something/for doing something f.
|
canı bir şey/bir şey yapmak istemek |
|
477 |
Deyim |
be in the mood for something/for doing something f.
|
bir şey/bir şey yapma havasında olmak |
|
478 |
Deyim |
be in the mood for something/for doing something f.
|
canı bir şey/bir şey yapmayı çekmek |
|
479 |
Deyim |
be like looking for a needle in a haystack f.
|
samanlıkta iğne aramak gibi olmak |
|
480 |
Deyim |
be one in the eye for f.
|
-e kapak olmak |
|
481 |
Deyim |
be one in the eye for f.
|
için hayal kırıklığı olmak |
|
482 |
Deyim |
keep someone or something in mind (for someone or something) f.
|
birini/bir şeyi (biri/bir şey için) aklında tutmak |
|
483 |
Deyim |
keep someone or something in mind (for someone or something) f.
|
birini/bir şeyi (biri/bir şey için) göz önünde bulundurmak |
|
484 |
Deyim |
keep someone or something in mind (for someone or something) f.
|
birini/bir şeyi (biri/bir şey için) dikkate almak |
|
485 |
Deyim |
keep someone or something in mind (for someone or something) f.
|
birini/bir şeyi (biri/bir şey için) aklında bulundurmak |
|
486 |
Deyim |
keep someone or something in mind (for someone or something) f.
|
birini/bir şeyi (biri/bir şey için) hesaba katmak |
|
487 |
Deyim |
be in contention (for something) f.
|
(bir şeyi) kazanma şansı olmak |
|
488 |
Deyim |
be in contention (for something) f.
|
(bir şey için) yarışmak |
|
489 |
Deyim |
drop in for a chat f.
|
sohbet etmek için uğramak |
|
490 |
Deyim |
drop in for a chat f.
|
iki lafın belini kırmaya uğramak |
|
491 |
Deyim |
drop in for a chat f.
|
ayaküstü sohbete uğramak |
|
492 |
Deyim |
drop in for a chat f.
|
sohbete uğramak |
|
493 |
Deyim |
go (in) for the kill f.
|
öldürmek için yaklaşmak |
|
494 |
Deyim |
go (in) for the kill f.
|
öldürmek niyetiyle yaklaşmak |
|
495 |
Deyim |
go (in) for the kill f.
|
bir sonuca ulaşmak için yaklaşmak |
|
496 |
Deyim |
go (in) for the kill f.
|
bir şey elde etmek için yaklaşmak |
|
497 |
Deyim |
go in to bat for someone [us] f.
|
birine yardım etmek |
|
498 |
Deyim |
go in to bat for someone [us] f.
|
birine yardım elini uzatmak |
|
499 |
Deyim |
go in to bat for someone [us] f.
|
birinin elinden tutmak |
|
500 |
Deyim |
go in to bat for someone [us] f.
|
birine arka çıkmak |
|